15 Ocak 2012 Pazar

La Piel Que Habito

Bu sabah Facebook'ta bir arkadaşla konuşurken konu Pedro Almodovar'ın son filminden açıldığında bana "Çok gitmek istiyorum fakat sinirim bozulacak diye çekiniyorum." dedi.

Atlas Sineması'nın 16:30 matinesinde filmi gördükten hemen sonra kendisine şu mesajı attım:

"Sinirimi bozacak diye çekiniyorum demiştin ya.. Eğer öyle düşünüyorsan kesinlikle gitme ama şunu bil; çok iyi film.."


Pedro Almodovar, hemen hemen her filminde benzer konuları, benzer kadınları, benzer adamları, benzer fonları, hatta ve hatta benzer müzik ve diyalogları kullanan bir yönetmen. Ancak, kafasının içinde öyle şeyler dönüyor ki; kullanmış olduğu bu benzer unsurlar yönetmenin her yeni filminde karşımıza bambaşka bir kimliğe bürünmüş olarak çıkıyor ve bu da kendisini sürekli izlenir kılıyor. Diğer bir dikkat çeken konu da yönetmenin her filminde, sanki hastasına her seferinde daha yüksek dozda ilaç veren bir doktor gibi, tedirgin edicilik boyutunu gitgide daha da arttırması. Bunu izleyiciyi kıyamet gününde çekeceği son filme kadar alıştıra alıştıra sürükleme amacı güderek bilinçli mi yapıyor, yoksa seneler geçtikçe daha tedirgin edici bir hal alan dünyaya paralel olarak mı izleyiciye sunuyor bilmiyorum fakat böyle devam ederse kendisnin çok değil bir 10 sene içerisinde karşımıza çıkaracağı yapıt beni şimdiden bir hayli düşündürüyor.


Karanlığın, şiddetin, sapkınlığın ve gerilimin içinde Buika gibi söylediği şarkılarla bu konuda 180 derece tezat oluşturan bir sanatçıyı filmin içine bu kadar usta bir şekilde yerleştirebilmesi de belirtmeden geçilirse olmazlardan..


Sonuç olarak çok iyi bir film. Yönetmenin seneler geçtikçe ustalığına ustalık kattığının da göstergesi. Fakat yazının başındaki diyalog gibi bir düşünceniz varsa uzak durmanızda yarar olacağını düşünüyorum. Her ruh hali bir değil çünkü..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder